Çekya: Geldim, Gördüm, Çok Sevdim

Çekya: Geldim, Gördüm, Çok Sevdim


Çekya Erasmus programı ile Ostrava’ya gelmiş, Çekya’ya ve Çekler’e Rıdvan Akdemir tarafından yazılan bu güzel blog yazısını, tüm Çek Cumhuriyeti severler ve özellikle Çek Cumhuriyeti’ne yeni gelmiş / gelecekler için paylaşmak isteriz.

2010 senesinin yaz aylarında Viktoria Plzeň – Beşiktaş maçını anlatan Ercan Taner, kale arkasındaki koreografiyi kısaca “Plzenlilerden renkli görüntüler“le geçiştirse de, bir anlamda hayatımın belirli bir bölümüne yön vermiş 3 – 4 saniyelik görüntü o anda aklıma kazınmıştı. Tribünün geniş bir bölümünü kaplayan resmin üstünde büyük harflerle şu cümle yer alıyordu: “Vojna S Turkem Musí Bejt!(Türklerle Savaş Olmalı!)1 Yeni, yabancı, farklı kavramları öğrenme eğilimimin zirveye ulaştığı yaşlarda Plzeň taraftarları bana muazzam bir hediye verdi. Beni yazının altındaki adamla, Jozef Şvayk’la tanıştırdı.

1. Kitabın/filmin başlarında geçen bir cümle. Şvayk, Arşidük Ferdinand’ı öldürenin bir Türk olduğunu düşündüğü için böyle bir cümle kullanıyor.

1Skoru merak edenlere, bu maç 1-1 bitti, rövanşı da Beşiktaş 3-0 aldı.

Aslan Asker Şvayk (Švejk), Jaroslav Hašek tarafından yazılmış, 1. Dünya Savaşı sırasında Budějovice’li bir kahramanımızın maceralarını anlatan bir roman. Eser, Türk kültürüne de farklı şekillerde tesir etmiştir ki okuyanlar, anlatılanların bizim mizah anlayışımıza ne kadar yakın şeyler olduğunu farkedecek ve hatta yer yer Kemal Sunal’ı dahi anacaklardır. Roman dışında eserin filmi ve Genco Erkal ve Şener Şen gibi ülkemizde ciddi manada sanata yön vermiş oyuncu kadroları tarafından sahnelenen, asıl metinden biraz farklı yorumlanmış tiyatro oyunları mevcut.

Son olarak da Çekya Erasmus esnasında benim de izleme şansına eriştiğim, Eskişehir Şehir Tiyatrosu tarafından sahnelenen, Şvayk’ı Sermet Yeşil’in canlandırdığı ve insanın bitmesini hiç istemediği oyun var. Rastlantı denebilecek olaylar sonucu tanıştığım Aslan Asker Şvayk, salt bir roman olmanın ve yukarıda savaş dediysem de savaş kelimesinin o karanlık ve kötü tarafının çok ötesinde bir yerde. Hatta Hašek romanı o kadar antipolitik ve devlet buyruğundan uzak bir çizgide yazmıştır ki, “Sevgili Ferdinand’ımızı2 öldürmüşler!(Tak nám zabili Ferdinanda!) diye başlayan öykü, Şvayk’ın soğukkanlılıkla öldürülenin eczacı çırağı Ferdinand mı yoksa köpek pisliği toplayan Ferdinand mı diye sormasıyla devam eder. Çeklerin sosyal hayatı, folklorü, mizah anlayışı bütünüyle dikkatimi çekmişti ve eser ülkeyi ziyaret etmeyi önüme birincil hedef olarak koymamı sağladı. Bunu gerçekleştirmem 2015’in Eylül ayını buldu ve nihayetinde Ostrava Teknik Üniversitesi’ne Erasmus öğrencisi olarak gitmeye hak kazandım. Geç oldu ama çok da güzel oldu.

2. Zamanında Çek Cumhuriyeti’ni de içinde barındıran Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’nun arşidükü Franz Ferdinand.

Çekya Erasmus Maceram

Pasaportuma giriş damgası vurulduktan sonraki ilk anları unutamam. İlk yurtdışı tecrübemin de olması sebebiyle benim için o çok heyecanlı ilk adımları özel kılan birçok şey vardı ama en unutamadığım olay, daha sonraki günlerde yakın ülkelere yaptığım ziyaretlerden sonra kimi zaman Ostrava’ya koşar adım geldiğimi farketmemdi. Truva’nın düşmesinden on sene sonra yurduna ulaşabilen Odysseus için, o hasret duyduğu evinin avlusundaki zeytin ağacının altı neyse, benim için de Ostrava’daki genel yaşantım onu temsil ediyordu. Birayı kesinlikle kron ödeyerek almalı ve yeni tanıştığım herkese burčák‘ı3 övmeliydim. Evet, benim gibi şarabı pek de sevmeyen birisi için bile, insanı kendinden geçirecek formu Moravya kırsalında mevcuttu. Ve tabii ki girdiğim her pubda Na Pankráci‘yi4 en az 1 kere söylemeliydim. Telaffuzu ve melodisi doğru şekilde oturtulmuş bir Na Pankráci’den sonra dinleyenlerin yüzündeki o şaşkınlıkla karışık hoşnut ifadeyi görmek yaşanılması güzel bir duyguydu, omuz omuza verip 2. kısmını beraber söylemekse paha biçilemez.

Adımı bilmeyen bir bar çalışanının, masum kusurlar barındıran İngilizce’siyle bana kapanma saatinin geldiğini anlatmaya çalıştığı “It’s over Švejk.” cümlesini de asla unutmayacağım. Yabancı dil konuşma oranının çok da yüksek olmadığı şehirde insanlarla aramdaki karşılıklı ilişki muazzam seviyedeydi ve kendimi onlara karşı çok yakın ve sevgi dolu hissediyordum, bana kişisel hiçbir lütufta bulunmadıkları halde. Yani, iyi sergilenen bir Na Pankráci performansından sonra gelen bira ikramlarını saymazsak.

3. Senede sadece Eylül sonu bağ bozumunda 2-2,5 hafta içilebilen, nefis yarı fermente şarap.
4. Bir Çek halk şarkısı. Bahsi geçen Pankrác, büyük hapishanesiyle ünlü, Prag’ın güneyinde bulunan bir mahalledir. “Na” ise isme yönelme hali kazandıran bir ek.

2

Poslušně hlásím! (Arz ederim efendim!) 2 parçadan oluşan filminin ikincisinin ismi ve meşhur selamı.

Çekya Erasmus Maceralarım

Genç yaşlarda böyle bir maceranın içine atılanlar için öne sürülen ilk düşünce şudur: Mutlak bir adaptasyon sorunu yaşanacağı. Ben bu görüşe pek katılmıyorum, bilakis Ostrava’daki sosyal yaşantımın İstanbul’dakine göre daha verimli geçtiğini söyleyebilirim. Ostrava bu konuda diğer şehirlere göre birkaç adım önde. Örneğin, şehrin batısında kalan 5 bloklu yurdunda, 1000’den fazla öğrencinin olduğu ve bunlardan yaklaşık 200’ünün yabancı uyruklu olduğu düşünülürse şehir, yeni kültürleri tanıma misyonunuzu sonuna kadar gerçekleştirmenize olanak sağlıyor. O kadar ki, İspanyol birisiyle tanıştığınızda o kişi sonradan aklınızda salt İspanyol oluşuyla değil, karakteristik özellikleriyle Bask veya Endülüslü oluşuyla kalıyor. Çünkü orada İspanya’nın 17 özerk bölgesinden de insanlarla tanışmanın imkansız olmadığı, biraz merak ederek, onlarca yeni kültür emarelerini aklınıza kazıyacak bir ortam mevcut.

Çek Cumhuriyeti şehirlerinin de her bir köşesinde farklı bir derinlik farklı bir hikaye var, ancak burada da o yaşayışı mümkün kılmak gerekiyor. Örneğin Humoresque’i5 dinlediyseniz, Antonín Dvořák Tiyatro’sunu ziyaret ettiğinizde görecekleriniz estetik bir mimari yapının çok ötesinde olacaktır. Aynı şekilde Franz Kafka’ya ilham veren şeyin ne olduğunu veya Ostrava’nın yer yer gerçekten de tam Milan Kundera’nın Şaka’da anlattığı gibi grileştiğini görmek de sizin elinizde. Benim için en yoğun anlama sahip olan, U Kalicha’da6 yediğim akşam yemeğiydi. Tam da Şvayk’ın “Vojna S Turkem Musí Bejt!” dediği yerde.

5. Türkçe karşılığı “Neşeli Beste” olan bir müzik türü. Antonín Dvořák’ın yazdığı, 8 bölümden oluşan ve 7. bölümün dünya çapında üne sahip olduğu çalışma, en meşhur olanıdır.
6. Aslan Asker Şvayk’ın 1958 yapımı filminin birkaç sahnesinin çekildiği bir restaurant.

U_Kalicha

İç kısmı eski biçimini çok koruyamamış olsa da, Prag’ın en sakin noktalarından birinde bulunan U Kalicha, gösterişli kapısıyla zamana direniyor.

Çekya Erasmus yazımın sonuna gelmeden önce şunu da belirtmem gerek. Muhtemelen çoğu kişi, daha farklı bir beklentiyle yazıyı okumaya başladı. Çek Cumhuriyeti vize süreci, ders denklikleri, taşıma kartı gibi sıkıcı konulardan ziyade daha farklı şeyler anlatmamın nedeni, gidecek olan yeni arkadaşların dikkatini işin biraz daha sosyal boyutuna çekmek istemem. Gitmeden önce, süreç için gereğinden fazla çaba sarfetmenize gerçekten gerek yok. “Vizem ne zaman çıkar acaba?” diye endişelenmek yerine, gezi planlarınıza başlayın. Teslim almanız 5 dakika sürmeyecek toplu taşıma kartı için öncesinden saatlerinizi harcamayın.

Prag’a 3 saat mesafede bulunan ve kiminin Hobbit Köyü’ne kimininse Şirinler Kasabası’na benzettiği Český Krumlov‘u ziyaret ettikten sonra daha göremediğim nice yerleri düşündükçe çok üzülmüştüm, siz gezebildiğiniz kadar gezin. Evrak işleri için sadece üzerinize düşeni yapın ve bekleyin, onun haricinde yazıyı bu kısma kadar okumuş olanların “Çek Cumhuriyeti tercih edilir mi?” diye bir soru soracaklarını zaten düşünmüyorum.

cesky_krumlov_cekturk_minyatur_prag

-12 derecede bile insanı büyüleyebilen Český Krumlov.

Şimdi… Belki aileme, yemeklere, arkadaşlarıma duyduğum hasretten ötürü zaman zaman çok hayıflandım ama insanın bir anlamda kimliğini bulduğu yeri terketmek zorunda kalmasının bıraktığı hasar kesinlikle daha büyük. Döneli çok uzun zaman olmuştu ama ben kendimi her boşlukta, ilk Çek arkadaşım, Ostrava’daki okulun bana rehber olarak atadığı, harika insan sevgili Petra‘nın hediye ettiği Aslan Asker Şvayk‘ın Çekçe aslından gelişigüzel bir sayfayı açıp okumaya çalışırken buluyordum. Gerçekten çok güzeldi, şimdi düşününce her şey rüyaymış gibi geliyor ve bu muazzam tecrübe bazı yönlerden içimi kemiriyor. Onlarca insanın oturduğu yerlerde Na Pankráci’yi bilen 1 kişiyi dahi bulamamak çok acı verici.

“It’s over Švejk.”

svejk

Arta kalanlar. Kitabın Çekçe aslı, 2 parçadan oluşan filmi, 1997 Türkçe basımı, U Kalicha’da bulabildiklerim (bu konuda kendilerini geliştirmeliler) ve bir adet tiyatro bileti.


Çekya Erasmus için vize esnasında istenen Çekya sağlık sigortası, Çekçe çeviri, Prag’da konaklama ve konaklama belgesi ve ayrıca Çek üniversitelerinde eğitim gibi diğer Çekya eğitim ile ilgili istek ve ihtiyaçlarınız için iletişim:
info@cekturk.com
+420 775177364

  • Çekya Erasmus blog yazılarımızın tamamını görüntülemek için tıklayınız.
  • Çekya hayat blog yazılarımızın tamamını görüntülemek için tıklayınız